Posts

Showing posts from February, 2018

Derinlik ve Genişlik

Uzman olarak nitelendirilen insanlar hakkında geleneksel olarak iki tip söylenir: "1 cm genişliğinde, 1 km derinliğinde" ve "1 km genişliğinde, 1 cm derinliğinde". Yirminci yüzyılın iki kutuplu karakterini yansıtan bu söylem, günümüzde de geçerliliğini korumakta; ama tabi ki bazı değişikliklerle. Farklı bilim dallarının birbiriyle etkileşiminin artması ve eskidenki sözel-sayısal ayrımının geçerliliğini gittikçe yitirmesi nedeniyle, birden fazla disiplinde belirli derinliğe ermiş bilim insanlarına ihtiyaç doğmuştur. Yani bugünkü gidişat, genişliği de derinliği de mümkün olduğunca artırma yönünde. Sadece tek bir alanda derinleşmek, daha çok teknisyenlik seviyesinin özelliği haline gelmekte. Bilim insanlarının ise, büyük resme hakim olmaları, sistem içi ve sistemler arası etkileşimleri anlayabilme, öngörebilme kabiliyetine sahip olmaları gerekmekte. Her alanda giderek artan bilgi miktarı düşünüldüğünde, dile getirdiğim seviyede alan hakimiyetinin kısa sürede elde ...

Hayata Bütüncül Bakmak

Filmlere de konu olan klişe "başarılı bilim insanı" modeli, kendini laboratuvara kapatmış veya kitaplar arasında kaybolmuş ve bunları yaparken de dışarıdaki dünyadan kopmuş birini resmeder. Bilim tarihindeki belirli kilometre taşlarını koyan insanlara bakıldığında da bunu doğrular mahiyette hayatlar görülür. Ne var ki bu izole, münzevi hal, olması gerekenden uzak bir haldir. Bir bilim insanı, herşeyden önce insandır. Kendisini beyninden ibaret görmesi sadece yanlış değildir, aynı zamanda kendine de bir işkence ve zulümdür. Bugünkü nörofizyolojik araştımaların da desteklediği ve köklü felsefe ve geleneklerde de dile getirilen asıl kıvam, bilim insanının kendisini bütüncül olarak değerlendirilmesini söyler. Bu nasıl olur? Sadece kafanın içindeki organı beyin olarak değil de bütün vücudu beyin olarak görürseniz, bu büyük beynin ihtiyaçlarının karşılanması ve el-kol-bacak-bel gibi farklı beyin kısımlarının kabiliyetlerinin ortaya çıkarılmasıyla, yani sanat ve sporun hayatın ...

Kritik Düşünceye Sahip Olmak

Kritik düşünce, geniş bir anlamlar bütünü olmakla birlikte bir insanın düşünce, inanç ve davranışlarıyla ilgili farkındalığının gelişmesi ve bunların rasyonel bir zemine oturması demektir. Verdiğim bu kısa tanım içinde konuşulması gereken pek çok alt başlık olmakla birlikte bunlardan önemli gördüğüm ikisini izah etmeye çalışacağım. Öncelikle kritik düşüncenin ne olmadığından başlayalım. Kritik düşünce, içinde barındırdığı sorgulama olgusundan dolayı yıkmaya yönelik bir tehdit olarak algılanabilmektedir. Ne var ki soru sormak, mutlaka yıkmaya yönelik olmak zorunda olmadığı gibi sorgulanmayı tehdit olarak görüp onu baskılamaya çalışmak, bağnaz ve statükocu bir zihniyetin özelliğidir. Kritik düşüncenin amacı, neyin ne olduğunu ve ne olmadığını net bir şekilde ortaya koymak, verilen bir anlatımdaki mantıksal ilişkilerin tutarlılığını test etmek ve neticede neyin objektif neyin subjektif, neyin rasyonel neyin irrasyonel olduğunu açığa çıkarmaktır. İkinci olarak kritik düşünce, hareket ...

Geometri Altyapısına Sahip Olmak

Geometri, soyut ile somutun kesiştiği bir dünyadır. Geometri, insan iradesinin doğayı yönlendirmek için kullandığı dildir. Dolayısıyla evreni, doğayı ve insanı anlamak isteyen bilim insanları için büyük önem taşır geometri. Ama böyle methettiğim geometri, sınavlarda sorulan geometri değil. Pekiyi hangi geometri? Hayattaki uygulamalarda elbetteki geometriye dayalı sayısal sorular işe yarayabilmekte ama bir bilim insanı için o sayılar arasındaki ilişki daha önemlidir. Yani geometrideki kurallardan bahsediyorum. Fakat mesele o kuralları ezberde tutmak değil, onların manalarını ve nereden geldiklerini, yani ispatlarını, görmek, bilmektir. Niye derseniz, ispat kavramı tanım olarak basit temelleri kullanarak karmaşık ilişkilerin doğruluğunu ortaya koymak demektir. Mesela "ikizkenar üçgende tepenin açıortayı, aynı zamanda tabanın kenarortayıdır ve tabana da dik iner." kuralını herkes bilir. İyi ama nereden biliyorsunuz? Bir üçgende kenarortayların tek bir noktada kesiştiğini ve...

Bilimsel Metodolojiye Sahip Olmak

Bilimsel çalışmalar genel olarak deneysel, teorik, numerik, istatistiksel ve gözlemsel olarak sınıflandırılabilir. Bunların da alt grupları vardır ama benim bahsetmek istediğim, o çalışmaların arkasındaki mantık ve bakış açısı. Bir tezi ispatlamak için " eğer doğruysa, şöyle söyle olması lazım " diye bir ilişki öngörülür. Bu ilişkiyi öngörmek için de daha önceden etken ve edilgenler, yani bağımsız ve bağımlı değişkenler, belirlenir. Çalışma, beklentileri doğrularsa daha detaylara veya daha büyük resme doğru adım atılır. Pekiyi bir şeyin doğruluğunun ölçüsü nedir? Bilim özelinde konuşursak, doğayla uyum veya doğayı tahmin olarak bir ölçü sunmak mümkündür. Aynı gerçeğin daha şiirsel ve hikmetli ifadesi ise güzellik ve basitliktir . Yani, "Normalde şöyle ama biz burada böyle kabul ediyoruz" tarzı özel koşul ve uygulamalar arttıkça, bilimsellikten uzaklaşılıyor demektir. Bilimsel bilginin diğer bir özelliği de objektif ve tekrar edilebilir olmasıdır. Yani aynı me...

Soru Sormak ve Soru Sorulmaktan Korkmamak

Bir insan dünyaya gelip de konuşmaya başlayınca, yapmaya başladığı ilk iş " Bu ne? " sorusunu sormaktır. Bu sorunun cevaplanması süredursun, bir yandan da itiraz etmeler baş gösterir. En nihayetinde de " Niye? "sorusu ve ardından da " Ben bu dünyaya nasıl geldim? " arayışı belirir. Böylece tamamlanan ilk yedi yılda edinilen bilgi ve rasyonel düşünce kabiliyeti ile insanoğlu baba ocağı / ana yuvasından ilk gerçek uçuşuna çıkar ve okula gider, bağımsız bir kişilik bina etmeye başlar. Çizdiği, büyüklere anormal gözüken seylerle ilgili sorulan sorulara da kendince mantıklı cevaplar verir. İçindeki çocuğu canlı tutmaktan bahseden insanların romantik veya eğlenceye yönelik vurguları bir yana, bir bilim insanı, içindeki çocuğun soru sorma, itiraz etme ve soruya muhatap olduğunda mantıklı ve tutarlı cevaplar verme özelliklerini canlı tutmalı. 1800' lerin sonu ve 1900' lerin başlarındaki  bilimsel devrimler ve keşifler sürecinde bilim insanlarının gere...

İngilizce Bilmek

Rönesans’ın başlamasında, Ortaçağ İslam dünyasındaki bilimsel eserlerin Arapça’dan Avrupa dillerine çevrilmiş olmasının payı büyüktür. Ne var ki o sırada hâkim olan baskıcı ve İslam düşmanı atmosferden dolayı bilim insanları, bu çeviri eserleri ya kendi isimleri üzerinden yayımlamışlardır ya da o bilimsel içeriği ilk defa kendi yapmış gibi göstermiştir. Bugün ise bilim, büyük çapta İngilizce üzerinden işlemektedir. Gerçi Rusça, Çince, Hintçe de aslında bilimi üreten insanların ana dilleri arasındadır ama, toplumların fikir, vicdan ve ifade hürriyeti ve ayrıca global dünyayla entegre olmaları açısından bakılınca İngilizce, diğerleri arasından sıyrılmaktadır. İşte bu yönüyle, yani dünya ile birleşme ve bütün insanlığın ortak bilgi havuzundan faydalanabilme yönüyle İngilizce öğrenmek, bir bilim insanı için vazgeçilmezdir. Öte yandan diğer insanların yaptıkları en son çalışmaları takip edip bilim ve teknolojinin sınırlarını hep beraber zorlama adına da İngilizce, bilim dünyasının...

Yabancı Ülkede Bulunmak

Üniversitelere giderseniz, hocaların giyimiyle ilgili bir zıtlık hemen dikkatinizi çekecektir. Kimisi takım elbiseye aşırı özen gösterirken kimisi günlük kıyafetle yetinir. Bu hocaların geçmişine bakarsanız, görüntüye aşırı önem verenlerin Türkiye’den hiç çıkmadığını veya yurtdışı tecrübesinin kısa süreli ziyaretlerden ibaret olduğunu görürsünüz. Öte yandan şekle değil de bilime ve eğitime öncelik ve önem verenlerin ise çoğunlukla yurt dışında uzun zaman kalanlar olduklarını fark edersiniz. Dahası, ilk gruptakiler, akademiyi bir tür ordu mantığıyla ast-üst ilişkisi içinde görürken ikinci gruptakiler, insanlığın bilimselliği ve ifade hürriyetini merkez alırlar. Pekiyi, bu söylediğim hususu zaten herkes bilmiyor mu? Sözlü ifade olarak hemen herkes bilse de bilmek ve olmak aynı şey değil. Benim bu söylediklerimin benzerlerini bir şekilde bütün akademisyenler duyuyor, dinliyor. Fakat yeterince yurt dışı tecrübesi olmayınca, içgüdüler ve “akademik mahalle kültürü” doğrultusunda olgunl...

Bilim İnsanı mı Akademisyen mi?

Şimdi size birkaç kelime söyleyeceğim bunlar eş anlamlı mı veya yakın anlamlı mı bir düşünün. Bilim insanı, akademisyen, profesör, doçent, âlim, mütefekkir, filozof. Bu kelimelerin tam manasıyla eş anlamlı olduğu söylenemez. Ama onları iki ana grupta toplayabiliriz. Bir grupta “akademisyen, profesör, doçent”, ki bu grubu daha da zenginleştirebilirsiniz. Diğer grupta ise “bilim insanı, âlim, mütefekkir, filozof”. Dikkat ettiyseniz akademisyen ve bilim insanı ne eş anlamlı ne de aynı kategoride! Niye, biliyor musunuz? Bu sorunun cevabını bir analojiyle bulmaya çalışalım. Örneğin, doğuştan hızlı koşma yeteneği olan bir sporcu, bir takımda yer alsa da almasa da hızlı koşabilir. Takıma alınma, takım içerisinde hiyerarşik bazı konumlara gelme, performans ve kabiliyet haricinde şeylerle alakalıdır. Aynı şekilde akademisyenlik, resmi veya yarı resmi olan bir kurumda çalışmakla ilgiliyken bilim insanlığı, nerede çalıştığınızdan bağımsız olarak sahip olduğunuz bir özelliktir. Çünkü...

Bilmediğini Kabullenebilmek ve Öğrenmekten Gocunmamak

Bilim insanı deyince, çok okumuş ve çok şey bilen bir insan canlanır akılda. Hâlbuki bir insanı bilim insanı yapan asıl şey bildikleri değil, öğrenmeyi öğrenmiş olması ve öğrenmeyi bir meslek haline getirmiş olmasıdır. Bundan 30-40 yıl öncesine kadar bilgiye ulaşım ve bilgiyi tarayıp anlamlandırma zordu. O yüzden özellikle o devirlerdeki “bilim insanı, hoca veya âlim” kavramları da çok şeyi bilmekle eşanlamlıydı. Fakat bugün, bilgi teknolojilerindeki ilerlemelerle bilgiye ulaşmak kolay. Sınırsız bilgi yığınını tarayıp ilginizi çeken ve işinize yarayanları hızlıca bulmak mümkün. Dolayısıyla bilgiye sahip olmak ve gerektiğinde onu sesli, görüntülü veya yazılı olarak ifade etmek, bilim insanlığı için artık yeterli değildir. Geçmişte de günümüzde de geçerliliğini koruyan ortak mesele, bir soruyu cevaplandırmak, bir sorunu çözmektir. Ama bilim insanı, hiç keşfedilmemiş alanlarda maceraya açılmak,  cevabını ne kendisinin ne de başkalarının bilmediği, hiç düşünülmemiş soruları s...

Bilim ve Teknoloji Aynı Şey Değil

Bilim ve teknoloji sürekli beraber söylenen ve sanki eş anlamlıymış gibi kullanılan iki kelime. Halktan birinin bunu böyle sanması anlaşılır olsa da bilim insanı olmak isteyen biri, bilimin ve teknolojinin ne olduklarını ayrı ayrı bilmelidir. Çünkü bilmezse, bilim insanı olmaya çalışırken iş adamına dönüşebilir. Konuyu iyi anlamak için biraz geçmişe gitmek gerek. Bundan 1000-2000 yıl öncesini düşünelim. Doğanın ve evrenin nasıl değiştiği, nasıl hareket ettiği bilinmezken ve insanlar zaman zaman bu değişimlerden zarar görürken, ister istemez bir “anlama-anlamlandırma” içgüdüsü tahrik oluyordu. Böylece insanlar sadece dış dünyayı değil onun içinde kendilerinin varlığına da bir mana arıyorlardı. Bu bağlamda, din ve felsefe, birbirinden çok da ayrılmış değildi. İşte etrafımızı ve kendimizi anlama ve parçalar üstüne kurulu büyük resmi görebilme gayreti, bilimin ruhudur. Yapılan çalışma neticesinde herhangi ekonomik bir döngü olması kaygısından uzak bir şekilde, insan olmanın gereği ol...

İşini Anlatabilmek

Eğer çalıştığın konuyu halka anlatamıyorsan, yeterince anlamamışsın demektir. Mevlana’ya atfedilen bir sözde denir ki “bildiklerin, karşındakinin anladığı kadardır.” Elbette ki sizin bilginizin tek ölçüsü, karşınızdakinin ne kadar anladığı olamaz ve karşınızdakinin bilgi kapasitesi ve zekâ seviyesi de sizin kontrolünüzde değil. Ne var ki ortalama halktan bir insana, kendi konunuzu izah edebilmeniz, o konudaki büyük resme ne kadar hâkim olduğunuzu gösterir. Dahası, bilim, insanlık için yapılan bir uğraştır, insanın insan olması için bir gayrettir. O yüzden bilim insanlarının, bilgilerini ve tecrübelerini halka anlatmak gibi bir sorumluluğu vardır. Bundan dolayı, çalıştığınız konuyu, mesela bir ortaokul veya ilkokul öğrencisi seviyesine indirebilmeniz gereklidir. Öte yandan bu basitleştirme veya sadeleştirmeyi yapmanın size de faydası vardır. Nelerin gerçekten önemli ve genel geçer olduğunu, nelerin özel koşullar dâhilinde doğru olduğunu görmenizi sağlar. Veya bu indirgemey...

İşini Sevmek

Bilinmeyeni araştırmak, karmaşa içerisinde gizlenmiş düzenleri ortaya çıkarmak ve doğayı kontrol etmek… Böyle ucu açık konular, çoğu insana cazip gelmese de bazı insanlar, böyle çalışmalar yapmadan duramazlar. İşte onlar, bilim ruhu taşıyan insanlardır. Bu vlogda, ister akademisyen ister ArGe mühendisi isterse stratejist olarak bilim insanlığı yapmak isteyenler için tecrübe ve tavsiyeleri paylaşacağım. İşte ilk sır: Ya sevdiğin alanda çalış ya da çalıştığın alanı sev. Gerçek bir bilim insanı için bilinmeyenin peşinde gece gündüz demeden çalışmak, angarya değil, aksine zevkli bir uğraştır. Böyle biri, kafasındaki soru işaretlerini netleştirmeden ölse, gözü arkada kalır. İşte bu kıvamı sağlayan şey, bilim insanının yaptığı işe sevgisidir. Bebeği için gecesini gündüzüne katan anne babaların durumu gibidir bu. Dışarıdan bakanlara zorluk gibi görünse de işin içinde olan ebeveynler, çektikleri eziyetlerden şikâyet etmezler; aksine, yaptıklarıyla mutlu olurlar. Öte yandan bi...