Yabancı Ülkede Bulunmak
Üniversitelere giderseniz,
hocaların giyimiyle ilgili bir zıtlık hemen dikkatinizi çekecektir. Kimisi takım
elbiseye aşırı özen gösterirken kimisi günlük kıyafetle yetinir. Bu hocaların
geçmişine bakarsanız, görüntüye aşırı önem verenlerin Türkiye’den hiç
çıkmadığını veya yurtdışı tecrübesinin kısa süreli ziyaretlerden ibaret olduğunu
görürsünüz. Öte yandan şekle değil de bilime ve eğitime öncelik ve önem
verenlerin ise çoğunlukla yurt dışında uzun zaman kalanlar olduklarını fark edersiniz.
Dahası, ilk gruptakiler, akademiyi bir tür ordu mantığıyla ast-üst ilişkisi
içinde görürken ikinci gruptakiler, insanlığın bilimselliği ve ifade
hürriyetini merkez alırlar.
Pekiyi, bu
söylediğim hususu zaten herkes bilmiyor mu? Sözlü ifade olarak hemen herkes
bilse de bilmek ve olmak aynı şey değil. Benim bu söylediklerimin benzerlerini
bir şekilde bütün akademisyenler duyuyor, dinliyor. Fakat yeterince yurt dışı
tecrübesi olmayınca, içgüdüler ve “akademik mahalle kültürü” doğrultusunda
olgunlaşıp şekilciliğe ve hiyerarşiye mahkûm kalıyorlar. Hatta onların bayraktarlığını
bile yapıyorlar. Bu niye böyle?
Tek olmasa da
önemli bir neden şu ki, genetik ve kültür olarak Türklerin fabrika ayarlarında
bilgi üretme ve birey değil, şekilcilik ve sistem esastır. Fabrika ayarlarından
çıkıp bilim insanı olmak istiyorsanız, arzuladığınız şartların yaşandığı
yerlerde yoğrulmanız, pişmeniz ve bol bol irade egzersizi yapmanız gerekir. Bilim
insanlığı yolunda irade egzersizi nedir derseniz, düşüncelerini korkmadan ifade
edebilme, sorularını sormaktan çekinmeme, yanlış kimden gelirse gelsin ona dur
diyebilme gibi bir dizi erdemin karakter haline gelinceye kadar pratiğinin
yapılması demektir.
Fikir ve ifade
hürriyeti, vicdan hürriyeti, insana değer verme, keşif ve yenilik olgularını
bayraklaştırma, kişiler ve makamlar yerine prensip ve metotları (esas ve usule)
öne çıkarma gibi değerlerin yaşandığı Avrupa ve Amerika’ya gitmek, işte bu
yüzden önemlidir.
Gelecek bölümde
buluşmak üzere…
Comments
Post a Comment