Posts

Bilimsel Yayıncılığın Sorunları

 Akademik dünyada iş bulmak ve o işte tutunmak için vazgeçilmez bir faktör, bilimsel aktivitede bulunup bunu bütün dünya ile paylaşmaktır. Bu söylediğim ilk cümle mantıklı ve kulağa hoş gelse de, kazın ayağı öyle değil. Ne yazık ki bugün gelinen nokta itibariyle bilimsel yayıncılık dünyasında da bir elitizm ve bilimsel burjuvaziden bahsedilebilmektedir.  Bir üniversitede kariyer basamaklarını tırmanmak istiyorsanız, sizden mutlaka istenecek olan bir şart, Science Citation Index'e (SCI) giren dergilerde belirli sayıda ve niteliklerde yayın yapmış olmanızdır. Bu noktada sorulabilecek haklı bir soru: Niye? Yani, herhangi bir dergide yayınlansa yaptığınız çalışma, olmuyor mu? Neden ille de SCI'deki bir dergi?  Bu sorunun haklı ve mantıklı cevabı, öncelikle yapılan çalışmanın belirli bilimsel metodolojiye uygunluğunun, içeriğinin doğruluğunun ve çıkarımların tutarlılığının kontrol edilmesidir. Dahası, ne yazık ki bilim insanları arasında da çokça görülen intihal vakalarından u...

Bağımsızlık

Bir ülkenin bağımsızlığı, kendi başına kendisiyle ilgili kararlar alabilmesi ve bunları uygulayabilmesiyle orantılıdır. Yoksa, kağıt üstünde bağımsız olduğunun yazması, bağımsızlık anlamına gelmez. Bilimin olmazsa olmazı olan hür düşünce de, bilim insanlarının, başkalarının ne diyeceğinden bağımsız olarak yeni düşünce üretip bunları seslendirebilmesi ve deneyebilmesine bağlıdır. Dolayısıyla, düşüncelerini seslendirmekten çekinen veya seslendirmesine/uygulamasına izin verilmeyen bir bilim insanının bağımsız olduğu söylenemez. Aynı şekilde, belirli minimum mantık ve metodoloji çerçevesinde olmasına rağmen çalışmalarını yayınlatamayan bir bilim insanı da bağımsız değildir. Pekiyi bunlar neden önemli? Öncelikle, lafta kalmak kaydı ile bağımsızlık konusunun böyle soyut bir şekilde konuşulması sorun olmaz hiçbir zaman. Ne zaman ki "konuştuğumuz bu değerleri hayata geçirelim" dersiniz, o zaman etrafınızdan birileri veya sizin düşünce ve bilimsel çalışmalarınıza destek verecek vey...

Üretim Odaklı Olmak

Mezun olduktan sonra ister üniversite ortamında isterse piyasada arge ekseninde karşılaşacağınız bir husus, üretim odaklılıktır. Bu konunun farklı yönlerini irdelerken, bilim ruhunun nasıl öldürülebileceğine ve bunun karşısında o ruhu koruyup güçlendirmek için neler yapılabileceğine değinmek istiyorum. Doktorayı bitirdikten sonra eğer bir şirkette çalışıyorsanız, doğal olarak sizden, neticede paraya dönüşecek bir şeyler araştırmanızı veya geliştirmenizi isterler. Bu doğal durumun Türkiye ve Türkler özelindeki uygulaması, geri dönüşün 2 yıl, en fazla 5 yıl, olmasını gerektirir. Yani eğer geliştirmek istediğiniz şey firmaya 2-3 sene içinde kâr getirmeye başlamayacaksa, onun yerine ARakla-GEtir yapmanız istenir. Ya fuarlardan ya da başka firmaların başarılı olmuş ürünlerinden kopyalar çıkartmanız istenir. Eğer akademideyseniz, sizden uygulamaya yönelik projeler üretmeniz, endüstriyle işbirliği içinde olarak elle tutulur ürünler geliştirmeniz beklenir. Akademik unvan almanız da, yine ...

Mezuniyet ve Nihayet

Daha önce doktora süreci ve doktoranın meyvelerinden bahsetmiştim. Bu yazıda bahsedeceğim mezuniyet, Bilim İnsanının Pusulası çalışmamın artık sonuna gelmiş olmam. Bu son blogla yeni ufuklara doğru yelken açacağım ve kısa hayat derslerinden oluşan toplamda 23 yazılık hazineyi hatıra bırakacağım. Bilim insanı olmak isteyen veya o kalitede iş görmeyi hedefleyen veya o derinlikte yaşamaya çalışan insanlar, bu paylaşımlardan çok faydalanabilir diye ümit ediyorum. Ne var ki bir şeyi bilmek ile yaşamak aynı şey değildir. Kitap okuyarak araba kullanma öğrenilemeyeceği gibi bilim insanlığı da salt kitap-defter çalışmasıyla öğrenilmez; öyle insanlarla beraber olmayı gerektirir. İşte bu noktada, değerli okurlara iş düşmekte. Bilim insanlarını arayıp bulmak, onlarla beraber çalışmalar yapmak ve kararlı bir şekilde onların kayda değer özelliklerini benimsemek gerekiyor. Kısaca söylemek gerekirse, bilim insanı kopyası değil bilim insanının kendisi olmak gerekiyor. Ve ben de söylediği...

Eleştiri Karşısında

Gerek doktora sürecinde yazılan makaleler gerekse doktorayı bitirirken hazırlanan tez metni, pek çok eleştri alır. Bu eleştriler karşısında takınılan tavırlara baktığınızda çok farklı tutumlar görürsünüz. Kimisi "benden bir şey olmaz" psikolojisine bürünürken kimisi de değerlendiricileri anlayışsızlık ve kibirle suçlar. Ne var ki kendinizi veya başkalarını suçlamanız, neticeyi değiştirmez. Ortada bir sürü eleştiri vardır ve her birine ya tatminkâr cevap verilmesi ya da onların gerektirdiği şekilde değişiklik yapılması gerekir. Ama yine de yazar olarak kendimizi nasıl konumlandırmalısınız ki bu süreci sağlıklı yönetebilesiniz? Bu soruyu cevaplamak için, gelen yorumların kategorize edilmesi gerekir. Bir takım yorumlar, sizin anlatımınızın yetersizliğinden doğar ve der ki "şu detay/şu soru atlanmış". Eğer o konuyu zaten işlemediyseniz, oturup güzelce yazarsınız. Ama anlattığınız halde bu yorum geldiyse, yapılacak iki temel iş vardır. Biri anlatımınızı daha küçük bas...

Ne Tezdir ve Ne Tez Değildir?

Bir tez konusu bulmak kolay değildir. Düşünsenize, onlarca yıldır binlerce bilim insanının yapmadığı bir iş veya aklına bile gelmemiş bir soru bulup onun peşine düşeceksiniz! Bu noktada pek çok kişi ya danışman hocasının yönlendirmesini bekler ya da endüstrinin ihtiyaçlarından ilham alır. İyi ama hocanızın size söylediği her konu veya endüstrinin ihtiyacı olan her şey ya da sizin aklınıza gelip  araştırmaya  değer gördüğünüz her fikir tez midir? Bu soruyu cevaplamak için tezin ne olduğunu bilmek gerekir. Tez,sizin alanınızdaki bilgi birikimini kullanarak yeni sorular cevaplamak ve bunu yaparken de bilimsel bilgiyi daha da geliştirmeye yarayan bir düşünsel aktivitedir.Bu düşünsel aktivite,daha önceki bloglarda söylediğim gibi farklı alt uygulamalardan da faydalanabilir.Yani deneyler,anketler,simülasyonlar vs. aslında bu düşünsel aktiviteye malzeme teşkil eder ve tez,bu malzemeler üzerinden doğan düşüncelerin,kelimelere ve görsel elemanlara dökülmesiyle vücut bulur. Şimdi,t...

Doktora Hocanın Omuzlarına Basmak

Bilim insanı niteliği kazanıp doktorasını bitirme kıvamına gelen biri, her ne kadar diplomasını eline almamış olsa da bağımsız bir bilim insanı olarak çalışmaya başlamalıdır. Bu başlangıç, aslında pratik manada yeniden doğuşun bir nişanıdır. Hocasından bağımsız olarak girişimlerde bulunan bir doktora öğrencisinin yapabileceği iki temel iş vardır. Biri, yeni araştırma projeleri hazırlamak veya başkaları tarafından hazırlanmış projelere dahil olmaktır. Bu tarz bir girişim, eğer o kişinin bildiği konular ve metotlarla ilgiliyse bile faydalıdır ama, daha önceden bilmediği ve hocasının alanının dışına çıkan konu ve metotları da içerirse daha faydalıdır. Aynı bağlamda yapılabilecek ikinci bir girişim ise herhangi bir araştırma projesinden bağımsız olarak, sırf merak ettiği için yeni bir alanda kendini yetiştirmektir. Bu yeni alan, doktora hocasının özel veya genel ilgi alanı dışında olabilir, ama artık bu önemli değildir. Önemli olan, yeni yetişen bilim insanının...